29 Mart 2013 Cuma

TOPLANTIYA ÇAĞRI


20 Ocak 2007… Hrant’ın alçakça katledilişinin ertesi günü. Ankara Yüksel’de düzenlenen düzenlenen protesto gösterisinde Temel Demirer haykırıyor: “Hrant Ermeni olduğu için öldürülmedi…O soykırım gerçekliğini dile getirdiği için katledildi. Bu devlet soykırım suçu işlemiştir. Bu devlet, katildir. Hrant’ı katletmiştir. Susmak bu suça ortak olmaktır. Hepinizi 301 kere 301 suçu işlemeye çağırıyorum…”
Arkasından, beklenen oluyor. Demirer hakkında TCK 301/2 ve 216’dan dava açılıyor. Gerekçe malum: “Türklüğe hakaret” ve “resmî Türk tarih tezine aykırı sözler” …
 Bilindiği üzere altı yıl süren ve iktidarın 301. maddeye ilişkin palyatif düzenlemeleriyle büsbütün yılan hikayesine dönen dava, sonunda, Demirer’in ve avukatlarının tüm itiraz ve “ya cezalandırma ya da beraat” konusundaki ısrarlarına karşın, üçüncü yargı paketindeki düzenleme gereği “ceza ertelemesi”yle sonuçlandırıldı. “Sanığın aynı suçu üç yıl boyunca işlememesi koşuluyla cezasının ertelenmesi…”
Ancak bu “bağışlayıcı yüce gönüllülük” gösterisi uzun süremeyecekti. Duruşma çıkışında Temel Demirer Adliye binası önünde yaptığı açıklamayla, “suç”una sahip çıkarak T.C. Devleti’nin Ermeni soykırımı yaptığını bir kez daha haykırdı. Yeni soruşturma da gecikmedi…

INVITATION TO MEETING

 
January 20th 2007… The morrow of the ignoble killing of Hrant Dink. Temel Demirer is talking during a demonstration organized in Ankara in protest of the murder: “Hrant was not slain for being an Armenian. He was murdered because he had the courage to talk openly about the Armenian genocide. This state is guilty of genocide. This state is a criminal. It killed Hrant. To be silent is to take part in this crime. I am calling all of you to commit the crime of violating the 301th article of the Turkish penal code…”
What followed is not unexpected. A suit was brought against Demirer with the charge of having violated the articles  301/2 and 216 of the Turkish Penal Code. The charge is well-known: “Insulting Turkishness” and “stating opinion against the official Turkish version of history” …
 As is known, the case which lasted six years, and which has become all the more complicated with the palliative rectifications of the party in power, ended in a “conditional postponement of penalty” as was anticipated in the “third package of amendment of the judicial regime”, against all the objections of Demirer and his defenders who were claiming “either condemnation or acquittal”.  The case was suspended with the condition that the culprit refrain from committing the same “crime” for three years!