14 Şubat 2012 Salı

HEPİMİZ BİRER MEHMET ÖZER’İZ…

Memleketin hâli hâl değil! Korkunun egemenliği için birilerini korkutmakla mükellef “adalet(sizlik)” ve “hukuk(suzluk)” yine tam istim çalış(tırıl)ıyor… “Paranoid şizofren” özellikleriyle bir çılgınlığın “kâbus”unu andıran fütursuzluk, ona “Evet” demeyen, teslim olmayan herkesi “terör örgütüne yardım ve destek”ten içeri
alıyor…
Bugün sıra, hepimizin vicdanı ve Ankara’nın en muhalif gür sesi Mehmet Özer kardeşimizdeydi…
Egemenler hepimizi korkutup, sindirmek ve bu zulme “alıştırmak” isterken, bizim onlara vereceğimiz yanıt, “Hayır alışmıyoruz! Çünkü hepimiz Mehmet Özer’iz…” olacaktır…
Çünkü Mehmet Özer hepimize cesaretinizi toplayıp, “Başka türlü olabilir” dedirten bir cüret ve kararlılıktır…
Sahtekârlığa, teslimiyete boyun bükenlere, susanlara, korkunun egemenliğine sığınanlara bir yanıttır…
Hepimize “Asla korkmayın!” diye seslenen Mehmet Özer’in devrimci duruşu, “Yaşama karşı sorumluluğumuz daha yücesini yaratmaktır. Daha alçağını değil,” diyen Friedrich Nietzsche’nin
sözlerini anımsatır!
El özet O eşkıyadır, isyancılarladır… Celalidir…
Yoldaşımız, kardeşimizdir…
Mehmet Özer, egemenler tarafından neyle “suçlanırsa suçlansın”; O, hepimizin yüz akıdır…
O, bir insan hakları militanı ve İHD Ankara şube yöneticidir…
O, bir Devrimci 78’li…
O, enternasyonalist bir sosyalist…
O, bir aydın ve fotoğrafçıdır…
Ama bunların ötesinde o insan gibi bir insandır…
“11. Tez”ci Mehmet Özer, fotoğraf makinesiyle yaşananları kaydederek, ezilenlerin tarihini biriktirir.
Bir başka yaşamın mümkün olduğundan, bunun düş olmadığından asla şüphesi olmayan Mehmet Özer militan bir aydındır…
Eleştiri ve itirazla ilişkisi çok zayıf olan toplumumuzda, eleştiri ve itirazın sınırsız özgürlüğünden
vazgeçmeyen, bunun diyetini de ödeyen O; görmeyi, anlamayı, değerlendirmeyi, biriktirmeyi, seçmeyi, yaratmayı, harekete geçmeyi önerir; statükocu tutuculuğa tutunanlara inat…
Böyle (aydın) olmanın maliyeti, elbette çok yüksektir. Şimdi Mehmet Özer’e ödetilen de budur…
Ancak O, zorunlusu olduğu risklerinden çekinmez! Çünkü “İnsan, her şeyin ölçüsüdür,” Onun hikâyesinde Protagoras’ın dediği üzere…
Bu, Mehmet Özer’in vicdani seçimidir; insan olmanın ahlâkıdır. Yani akıntıya karşı ısrarla kürek çeken Onun vicdanı susturulamaz… “Çaresizlik” yalanına; “ürkütülmüş insan sendromu”na
“Hayır” der! Bu Onun için aslî bir tercihtir. Mehmet Özer’i var eden de budur…
Kolay mı? Dostun da düşmanın da bildiği gibi O, Celali umutların isyancılığı; kaderciliği, biatı,
yani insanı insan olmaktan çıkartan olumsuzlukları reddedendir.
İçten, coşkulu bir çocuktur; avaz avaza “Kral çıplak” diye haykırır…
Mehmet Özer’i bunlardan dolayı tutukladılar…
Burada bir kere daha haykıralım: Umuttur Onun cesareti ve asla teslim alınamaz…
Umuda düşman tekçi iktidarlar, eleştirel sesleri kısıp, ne kadar saldırırlarsa saldırsınlar, zorbalığa Mehmet Özer gibi itirazımız sürecektir…
Unutulmasın: Zorbalığa sessiz kalmak onu yüceltmekten başka bir şey değildir.
Söylenmesi gerekenin söylenmesi, onun sahipsiz kalmamasının da güvencesidir.
Koşullar ne olursa olsun, vicdanı(mızı)n sesine sonuna kadar kulak vereceğiz.
Çünkü hepimiz birer Mehmet Özer’iz…

ÇHD, İHD Ankara Şube, Düşünceye Özgürlük Girişimi, Ankara Aydın Sanatçı Girişimi, Devrimci 78’liler Federasyonu, Pir Sultan Abdal Derneği, AKA-DER
(13 Şubat 2012)

Destek için İmza Formu İmza Listesi

8 Şubat 2012 Çarşamba

RAGIP ZARAKOLU KİTAPLARIYLA BULUŞSUN…

Dört aya yakın bir zaman oldu. Düşünce özgürlüğünün yılmaz savaşçısı, yazar, yayıncı, Ragıp Zarakolu hâlâ Kocaeli F-Tipi’nde. Oğlu Deniz’le birlikte… Her ikisi de KCK kovuşturmaları kapsamında tutuklanan baba-oğul Zarakolu’ların ne zaman hâkim karşısına çıkartılacakları dahi belli olmadı daha… Tıpkı öteki “düşünce suçluları” gibi.

Ragıp’ın tutuklanması yalnız Türkiye’de değil, Uluslararası düzlemde büyük tepki uyandırdı. Sınır Tanımayan Gazeteciler, Avrupa Gazeteciler Federasyonu, Uluslararası Af Örgütü, Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları Ağı, Uluslararası Yayıncılar Birliği, Uluslararası Basın Enstitüsü, PEN, örgütleri tutuklama kararına ser tepki gösterirken, Britanya parlamentosu önünde protesto gösterileri düzenlendi; iki savcı ABD dışişleri bakanına Ragıp Zarakolu için mektup yazdı… Tepkiler, çoğalarak sürüyor.

İktidar ise tüm bu tepkiler, protestolar karşısında “üç maymun”u oynamayı sürdürmekte: görmüyorlar, duymuyorlar, konuşmuyorlar. Müphem ve muğlak bir “KCK soruşturmaları kapsamı” dışında, Ragıp Zarakolu’nun neden, hangi somut kanıtlar ve gerekçelerle
“içeride” olduğu dahi açıklanmış değil…

Bu durum böyle süremez! Biz sustukça Türkiye başta Kürt illeri olmak üzere 770 bin
kilometre karelik bir cezaevine dönüşüyor. Biz sustukça Kafka’nın Dava’sı hergün yeniden ve yeniden yazılıyor, yaşanıyor bu ülkede.

Biz Ragıp’ın dostları, yoldaşları, haykırıyoruz: “Artık yeter!”

Bu ülkenin dönüp dolaşıp yazarları, öğretmenleri, öğrencileri, akademisyenleri, siyasetçileri demir parmaklıklar ardında, kitapları yasaklı, basını otosansürlü, alacakaranlıklara mahkûm kılınmasına Artık Yeter!

“Kitaplarıma kavuşmak istiyorum,” diyor Ragıp kapatıldığı F-Tipi’nden…
Onu kitaplarıyla buluşturmaya azimliyiz.

O ne ile suçlanıyorsa, “suç”na ortak olduğumuzu ilan etmekten onur duyuyor ve
herkesi bu çabaya destek vermeye çağırıyoruz.

Destek için İmza Formu İmza Listesi

Ragıp Zarakolu ile Dayanışma Gecesi