24 Mayıs 2013 Cuma

Sevan Nisanyan ist nicht allein!

Wir protestieren gegen die Verurteilung von Sevan Nisanyan.

Wir protestieren gegen die Verurteilung von Sevan Nisanyan.

Sevan Nisanyan (armenisch: Nschanjan) wurde für seine von islamischer Darstellung abweichende Interpretation der islamischen Entstehungsmythologie für 13,5 Monaten Haft verurteilt. Ihm wird die „Verunglimpfung der religiösen Werte von Teilen der Bevölkerung“ vorgeworfen. Wochen zuvor wurde auch der international renommierte Komponist Fazil Saywegen eines Zitat aus dem Gedicht des Dichters Omar Khayyam(1048-1131) zu einer Haftstrafe verurteilt – im Unterschied zu S. Nisanyan allerdings auf Bewährung. Nun belegt uns die Verurteilung des Autors, Philologen und Forschers Sevan Nisanyan, dass die sunnitisch-islamische Intoleranz nicht nur gesellschaftlich salonfähig geworden ist, sondern auch auf staatlicher Ebene zur Handlungsdoktrin aufgestiegen ist. Auch die schamlose Äußerung des türkischen EU-Ministers Egemen Bagis in Schweden, der die Bemühen um Anerkennung des Genozids von 1915 mit Masturbation verglich, ist in diesem Kontext zu betrachten.

Die Verurteilungen des Vertreters der „Plattform für Solidarität mit inhaftierten Journalisten“ (TGDP), Necati Abay, zu 11 Jahren und 3 Monaten sowie des ehemaligen Redakteurs der Zeitung „Azadiya Welat“, Ibrahim Güvenc, zu 10 Jahren und 3 Monatenzeigt, welch katastrophale Einschränkung der Meinungsfreiheit in der Türkei besteht.

Der Journalist Mehmet Y. Yilmaz schilderte in der „Hürriyet“ vom 13. Mai 2013 in seiner Kolumne, wie der Kulturminister Ömer Celik in einer Expertenrunde zur Lösung des Kurdenkonflikts in Anwesenheit von Ministerpräsidenten Erdogan mit einem spöttischem Witz über die Trinität Gottes für höhnischen Gelächter sorgte. Minister Celik erzählte äußerte: „Auch ich kann gegen die Blasphemie nichts unternehmen, denn mir sagt man ebenfalls, dassich der Vater von Jesus sei."

Die Beleidigung von Milliarden Christen weltweit und die Entstellung und fälschliche Darstellung der Trinität Gottes in der sogenannten „Expertenkommission“ wird hier verantwortungslosverharmlost und bejubelt, genauso wie die abfälligen Äußerungendes Ministerpräsidenten Erdogan über den jesidischen, alevitischen, zoroastrischen Glauben und andere Religionen. Aber Sevan Nisanyan wird paradoxerweise für sein abweichendes Verständnis von islamischer Mythologie bestraft. Hier wird der Doppelstandard der islamischen Intoleranz sehr deutlich.

Wir, die Unterzeichner dieses Protestschreibens, fordern die sofortige Aufhebung dieses durch nichts zu rechtfertigenden Urteils. Wir fordern ebenfalls, von weiteren inquisitorischen Urteilen abzusehen. Wir fordern den Schutz und die Gewährleistung aller Grund- und Lebensrechte von Sevan Nisanyan, auf der Basis der Meinungsfreiheit, welche, in der Verfassung der Türkischen Republik sowie in internationalen, von der Türkei unterzeichneten Abkommen verankert sind.

Die Freiheit, Religionen zu kritisieren, ist wie die Meinungs- und Glaubensfreiheit ein Geburtsrecht jedes einzelnen Menschen. Dagegen verstoßende Urteile fördern die Radikalisierung der Gesellschaft in der Zeit des islamistischen Terrorismus und gefährden den internationalen Frieden.

Wir fordern die Weltöffentlichkeit auf, ihre Stimme gegen dieses absurde Urteil zu erheben.

Wir solidarisieren uns mit Sevan Nisanyan, Fazil Say, Necati Abay, Ibrahim Güvenc und allen, die wegen ihrer Meinung Repressalien erleiden. Seid mit uns und erhebt eure Stimme, denn es geht nicht nur um die Betroffenen, sondern um unsere Würde und Zukunft.


İsmail Beşikçi
Fikret Başkaya
Ali Nesin
Sait Çetinoğlu
İbrahim Seven
Adnan Chalma Kulhan
Abut Can
Kenan Araz
Erol Özkoray
Ragıp Zarakolu
Ahmet Abakay
Attila Tuygan
Ahmet Önal
Muzaffer Erdoğdu
Aram Budak
Nadya Uygun
Rüstem Aryal
Murat Kuseyri
Sait Eser
Fikri Göksal
Shabo Boyacı
Garo Kaprielyan
Hilda Sıradağ
Kermo Reada
Recep Maraşlı
Hovsep Hayreni
Shabo Akgül
Ferit Altınsu
Musa Konaç
Basim Altundağ Barhe
Sabri Yıldız
Simon Barmano
Yohan MackayRume
Selay Ertem
Zeynep Tozduman
Hanna Kerkinni
Dikran Ego
Pınar Ömeroğlu
Serdar koçman
Fatima akalın
Mahmut Konuk
Ramazan Gezgin
Sezai Sarıoğlu
A. Aydın Doğan
Güngör Şenkal
Dr. Ali Kılıç 
Temel Demirer
Sibel Özbudun 
.....

Signatur Form Signatur List


Sevan Nişanyan yalnız değildir!


Sevan Nişanyan’ın  İslam mitolojisini  İslamcılar gibi yorumlamıyor diye  13, 5  ay   cezaya çarptırılmasını protesto ediyoruz. Ayrıca Fazıl Say’ın Ömer Hayyam şiirinden dolayı cezalandırılmasından sonra,  yazar,  dilci ve araştırmacı  Nişanyan’ın cezalandılması  Türkiye’de Sünni İslam  toleranssızlığının sadece yaygınlaştığını değil devlet kademesinde resmi görüş haline geldiği anlaşılıyor. İsveç'te Süryanilerle bir araya gelen Bakan Bağış’ın İsveç parlamentosunun soykırım kararını  mastürbasyon deme edepsizliğini de bu çerçevede görmek gerekir. Ayrıca  son günlerde Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP) Temsilcisi Necati Abay 11 yıl 3 ay hapis cezasına, Azadiya Welat gazetesinin eski Yazı İşleri Müdürü İbrahim Güvenç 10 yıl 3 ay 22 gün hapis cezasına çarptırılması, ifade özgürlüğü açısından yeni sınırlamaların işaretlerinden sayılmalıdır.
13 Mayıs 2013 tarihli Hürriyet gazetesinde, Mehmet Y. Yılmaz’ın Kültür Bakanı’nın anlattığı fıkra başlıklı makalesinden öğrendiğimize göre, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, akil İnsanlar buluşmasında Kültür bakanı Ömer Çelik’in Tanrıyı kastederek İftiraya ben bile bir şey yapamam, bana da İsa’nın babası diyorlar şeklinde anlattığı fıkra, alaycı gülüşmelere neden olmuştur.
Dünya çapında milyarlarca Hıristiyan’a hem hakaret  hem de Hıristiyan görüşünü tahrif eden ve kutsal üçlü hakkında bu terbiyesiz görüşleri söyleyen AKP'li bakan ve onu destekleyen Erdoğan’ın hem de sözüm ona barış için akil adamlar  toplantısında  bu konuşmaya kimsenin bir şey dememesi Erdoğan’ın Ezidi, Alevi, Zerdüşt ve benzeri dinlere hakareti ortadayken    Nişanyan’ın sadece  ve sadece  İslami mitolojiyi aynen kabul etmek mecburiyetinde olmadığını açıklamasına verilen bu fahiş ceza T”C” de İslami tahammülsüzlüğün şiddetini gösteriyor.
Biz aşağıda imzası olanlar olarak bu kararın derhal kaldırılmasını talep ediyor ve benzeri engizisyon kararlarına yenilerinin eklenmemesini talep ediyoruz. Sevan Nişanyan’a hayat güvencesi verilmesini istiyor ve anayasada yazılı fikir özgürlüğünün tam desteklenmesini talep ediyoruz.
Fikir hürriyet ve din hürriyeti ve bu arada dinleri eleştirme hürriyeti insanların doğuştan hakkidir. İslamcı terörün yaygınlaştığı bir dönemde bu tip kararların ayni zamanda teröristlere cesaret verdiğini  ve dünya barışını tehdit ettiğini bir kez daha belirtiyoruz.
Dünyadaki tüm duyarlı insanları bu  saçma karara karşı seslerini yükseltmelerini talep ediyoruz.
Sevan Nişanyan, Fazıl Say, Necati Abay, İbrahim Güvenç ve düşüncelerinden dolayı baskıya maruz kalan dostlarımıza sahip çıktığımızı ilan ediyoruz. Bize katılın, sesinizi yükseltin, zira orada söz konusu olan hepimizin onuru ve geleceğidir.

İsmail Beşikçi
Fikret Başkaya
Ali Nesin
Sait Çetinoğlu
İbrahim Seven
Adnan Chalma Kulhan
Abut Can
Kenan Araz
Erol Özkoray
Ragıp Zarakolu
Ahmet Abakay
Attila Tuygan
Ahmet Önal
Muzaffer Erdoğdu
Aram Budak
Nadya Uygun
Rüstem Aryal
Murat Kuseyri
Sait Eser
Fikri Göksal
Shabo Boyacı
Garo Kaprielyan
Hilda Sıradağ
Kermo Reada
Recep Maraşlı
Hovsep Hayreni
Shabo Akgül
Ferit Altınsu
Musa Konaç
Basim Altundağ Barhe
Sabri Yıldız
Simon Barmano
Yohan MackayRume
Selay Ertem
Zeynep Tozduman
Hanna Kerkinni
Dikran Ego
Pınar Ömeroğlu
Serdar koçman
Fatima akalın
Mahmut Konuk
Ramazan Gezgin
Sezai Sarıoğlu
A. Aydın Doğan
Güngör Şenkal
Dr. Ali Kılıç 
Temel Demirer
Sibel Özbudun 
.....

Destek için İmza Formu İmza Listesi

8 Nisan 2013 Pazartesi

301 kere 301’ suçu işliyoruz!

Temel Demirer, Hrant Dink’in katledilişinin ertesi günü Ankara’daki bir protesto gösterisinde “Hrant Ermeni olduğu için öldürülmediO soykırım gerçekliğini dile getirdiği için katledildi. Buradan haykırıyorum: Bu devlet soykırım suçu işlemiştir. Bu devlet, katildir. Hrant’ın katletmiştir. Susmak bu suça ortak olmaktır. Hepinizi 301 kere 301 suçu işlemeye çağırıyorum…” demiş ve hemen ardından, hakkında TCK’nın 301/2. ve 216. maddelerinden dava açılmıştı.
Altı yıl kadar süren bu dava, Temel ve avukatlarının tüm itirazlarına karşın, üçüncü yargı paketi kapsamında, “sanığın üç yıl boyunca aynı suçu işlememesi” koşuluna bağlanarak ertelendi.
            Temel Demirer’in erteleme kararının alındığı duruşma salonundan çıkar çıkmaz, yargılanmasına yol açan çağrıyı tekrar etmesi üzerine ise, devlet tepki vermekte gecikmedi. Temel hakkında yeniden soruşturma açıldı.
            Bizler bu ülkede “Düşünce ve İfade Suçu” kavramının, egemenlerin elinde, ne zaman kınından çıkartacağına “devletlûlar”ın karar vereceği, her kafası kızdığında sarılacağı bir Demokles Kılıcı, her “tehdit” algısında aba altından gösterilecek bir sopa olarak kullanılmasına “Artık Yeter!” diyoruz.
            Düşünce ve İfade özgürlüğü alt ve üst sınırlarını devleti yönetenlerin keyiflerince çizdikleri bir “lütuf” değil, temel bir insan hakkıdır ve öncelikli olarak da her düzlemde yönetim mekanizmalarını –sertlik ölçüsünü ancak ve yalnızca kullanıcısının belirleyeceği bir üslupla- eleştirme hakkını içerir. Bir başka deyişle, ne yasa koyucunun ne de uygulayıcılarının yönetim aygıtlarına yönelik eleştirileri sınırlandırma yetkisi vardır.
            Bu saptamanın mantıksal uzantısı, devletlerin ifade özgürlüğünü sınırlandırarak “suç”larından kurtulamayacaklarıdır. Temel’i sustursanız dahi, soykırım gerçeği T.C. devletinin er-geç yüzleşmek zorunda kalacağı bir “suç” olarak ortadadır.
            Bu bilinçle, Temel Demirer ile birlikte bizler de haykırıyoruz:

Hrant Ermeni olduğu için öldürülmediO soykırım gerçekliğini dile getirdiği için katledildi. Buradan haykırıyorum: Bu devlet soykırım suçu işlemiştir. Bu devlet, katildir. Hrant’ı katletmiştir. Susmak bu suça ortak olmaktır. Hepinizi 301 kere 301 suçu işlemeye çağırıyorum…”

İsmail Beşikçi, Taner Akçam, Sibel Özbudun, Mustafa Sütlaş, Recep Maraşlı,  Sait Çetinoğlu, Nadya Uygun, Kadir Cangizbay, Mahmut Konuk, Hakan Tahmaz, Şanar Yurdatapan,  Pınar Ömeroğlu, Serdar Koçman, Cemil Gündoğan, Erdal Doğan, Yücel Demirer, Emrah Cilasun, Ceyhan Süvari, Yasin Durak, Cengiz Mendillioğlu, Gül Gökbulut, Ethem Sarıküçük, Ali Gürcan, Zarife Çamalan, Hanna Beth Sawoce, Mehmet Göcekli, İbrahim Seven, Sabri Yıldız, Cemil Konutgan, Zeynep Tozduman, Belgin Oral, Haldun Açıksözlü, Azad Barış, Sezai Temelli, Altan Açıkdilli,  Ayşe Günaysu, Racho Donef, Nurgül Çetinkaya, Ayşe Batumlu, Atilla Kaya, Ayla Yıldırım, Halil Savda, Şiar Rışvanoğlu, İnci Tuğsavul, Doğan Özgüden, Bülent Atamer, Mehmet Özer ...

Destek için İmza Formu İmza Listesi

29 Mart 2013 Cuma

TOPLANTIYA ÇAĞRI


20 Ocak 2007… Hrant’ın alçakça katledilişinin ertesi günü. Ankara Yüksel’de düzenlenen düzenlenen protesto gösterisinde Temel Demirer haykırıyor: “Hrant Ermeni olduğu için öldürülmedi…O soykırım gerçekliğini dile getirdiği için katledildi. Bu devlet soykırım suçu işlemiştir. Bu devlet, katildir. Hrant’ı katletmiştir. Susmak bu suça ortak olmaktır. Hepinizi 301 kere 301 suçu işlemeye çağırıyorum…”
Arkasından, beklenen oluyor. Demirer hakkında TCK 301/2 ve 216’dan dava açılıyor. Gerekçe malum: “Türklüğe hakaret” ve “resmî Türk tarih tezine aykırı sözler” …
 Bilindiği üzere altı yıl süren ve iktidarın 301. maddeye ilişkin palyatif düzenlemeleriyle büsbütün yılan hikayesine dönen dava, sonunda, Demirer’in ve avukatlarının tüm itiraz ve “ya cezalandırma ya da beraat” konusundaki ısrarlarına karşın, üçüncü yargı paketindeki düzenleme gereği “ceza ertelemesi”yle sonuçlandırıldı. “Sanığın aynı suçu üç yıl boyunca işlememesi koşuluyla cezasının ertelenmesi…”
Ancak bu “bağışlayıcı yüce gönüllülük” gösterisi uzun süremeyecekti. Duruşma çıkışında Temel Demirer Adliye binası önünde yaptığı açıklamayla, “suç”una sahip çıkarak T.C. Devleti’nin Ermeni soykırımı yaptığını bir kez daha haykırdı. Yeni soruşturma da gecikmedi…

INVITATION TO MEETING

 
January 20th 2007… The morrow of the ignoble killing of Hrant Dink. Temel Demirer is talking during a demonstration organized in Ankara in protest of the murder: “Hrant was not slain for being an Armenian. He was murdered because he had the courage to talk openly about the Armenian genocide. This state is guilty of genocide. This state is a criminal. It killed Hrant. To be silent is to take part in this crime. I am calling all of you to commit the crime of violating the 301th article of the Turkish penal code…”
What followed is not unexpected. A suit was brought against Demirer with the charge of having violated the articles  301/2 and 216 of the Turkish Penal Code. The charge is well-known: “Insulting Turkishness” and “stating opinion against the official Turkish version of history” …
 As is known, the case which lasted six years, and which has become all the more complicated with the palliative rectifications of the party in power, ended in a “conditional postponement of penalty” as was anticipated in the “third package of amendment of the judicial regime”, against all the objections of Demirer and his defenders who were claiming “either condemnation or acquittal”.  The case was suspended with the condition that the culprit refrain from committing the same “crime” for three years!

31 Ocak 2013 Perşembe

¡Dejen a mi abogado en paz!... libertad de defensa



     ¡Otra vez una cacería de abogados!
     ¡Otra vez, la gente de poder ataca nuestro derecho a la defensa legal!
     Su blanco es, otra vez, la Asociación de Abogados Progresistas (ÇHD) y sus intrépidos miembros.
     Frente a esta embestida, debemos declarar solemnemente que estos abogados son nuestros camaradas. Porque Selçuk Kozağaçlı, Taylan Tanay y todos los otros abogados revolucionarios  que fueron arrestados luchan por la igualdad y la justicia de los “Días de Pan y de Rosas”.
      Fuimos testigos de sus valientes luchas en defensa de Festus Okay y Engin Ceber, asesinados por la policía… Somos testigos de su lucha por desenmascarar las maquinaciones policiacas y militares , de su atención a los casos de revolucionarios muertos bajo tortura, de su insistencia en desenterrar los cuerpos de víctimas de la policía militar secreta (JITEM), de sus incansables  esfuerzos para aclarecer innumerables casos de feminicidios, de su defensa de campesinos en lucha por sus derechos territoriales negados por presas hidroeléctricas y de pobres urbanos cuyos barrios son amenazados por proyectos de “remozamiento”, de su apoyo a trabajadores en huelga, a estudiantes boycoteando productos nocivos, a kurdos arrestados en masa juntos con sus abogados. Hemos seguido su programa educativo preventivo “Sospechosos Habituales” que tiende a advertir  tanto a los ciudadanos ordinarios como a los activistas implicados en demostraciones de la inutilidad de los jueces y fiscales en un sistema penal en que las fuerzas de seguridad se arrogan el derecho de llevar a cabo las indagaciones y de clasificar cada caso.
     Estos abogados perseguidos son nuestros defensores, nuestros abogados.
    Selçuk Kozağaçlı, el presidente de la Asociación de Abogados Progresistas (ÇHD), quien se encontraba en Beirut cuando se perpetró el #raid contra su asociación en el curso del cual ocho de sus colegas fueron arrestados, declaró, dirigiendose a los de arriba:
     “Ustedes, que ni siquiera pueden ir al baño sin el permiso de los Estados Unidos, que no pueden subir a un avión sin que Estados Unidos les haya dado el pase, que no pueden acercarse a las bases de la OTAN en su propio país, que deben su rango, su educación, su riqueza , su status  y hasta su razón de vivir al imperialismo, ¿ pretenden ahora enseñarnos quienes son sus agentes?¿A poco le toca a la policía al servicio de los que educan sus hijos en el extranjero so pretexto de que ‘no hay libertad en este país’ enseñarnos lo que significa trabajar al servicio de otros país?  ¿Creen que nos dejaremos amedrentar por un  bate de base-ball como ustedes? ¡Recapaciten!
     Somos herederos de una tradición jurídica que, desde más de cuarenta años,  se ha levantado contra sus cortes, sus fiscales, sus investigadores. Hace mucho que hemos desenmascarado y expuesto públicamente cada una de estas artimañas en las que ustedes  se creen  tan expertos.
     No tenemos ilusiones y no nos vamos con la finta de que vivimos en un estado gobernado por la ley.
    Hagan lo que quieren y veremos al final quien tendrá que avergonzarse de sus actos.
    Una vez más, tenemos la razón de nuestro lado , y venceremos!”      

     Sí, así  hablan nuestros abogados, ¡los defensores de la causa justa del pueble!
     Nos han defendido desinteresadamente hasta el día de hoy.
     Ahora nos toca defenderlos.
     Y declaramos solemnemente que lo haremos con todo nuestro empeño.
      
    
FIRMAS

İsmail Beşikçi, Fikret Başkaya, James Petras, Sibel Özbudun, İnci Tuğsavul, Pınar Ömeroğlu, Fatime Akalın, Doğan Özgüden, Mahmut Konuk, Temel Demirer, Recep Maraşlı, Ramazan Gezgin, Serdar Koçman, Sait Çetinoğlu,   Şanar Yurdatapan, Oktay Etiman, İbrahim Seven, Yücel Demirer, İbrahim Akyol, Mehmet Özer, Attila Tuygan, Ragıp Zarakolu, Ahmet Önal, Muzaffer Erdoğdu, Erol Özkoray, Bora Balcı, Fatin Kanat, Hüsnü Öndül, Ahmet Bozkurt Çağlar, Cengiz Mendillioğlu, Necmettin Salaz, Adil Okay, Hüseyin Gevher, Deniz Faruk Zeren, Onur Hamzaoğlu, Bülent Tekin, Murat Kuseyri, Akın Olgun, Şaban İba, Uğur Kutay, Nedim Durmuş, Emirali Türkmen, Zülküf Kurt, Zeynep Tanbay, Cengiz Arın, Necati Abay, Zeynep Tozduman, İbrahim Okçuoğlu, Tahsin Yeşildere, Adil Yiğit, Tülay Karacaörenli, Mahmut Temizyürek, Sina Akyol, Özgür Başkaya, Feyyaz Kerimo, Fehmi Salık, Ayşe Batumlu, Ufuk Uras, İrfan Açıkgöz, Baran Funderman, Meltem Toksöz, İsmail Cem Özkan, Fergun Özelli, Göksel Demirer, Mustafa Sütlaş, Ahmet Abakay ve ÇGD YKüyeleri, Abdullah Karadağ, Orhan Aydın, Erdal Yıldırım, Nazif Erol, Salim Turgut, Ali Ziya Çamur, Hamza Yalçın, Yakup Kadri Karabacak, Halil İbrahim Özkurt, Ertan İldan, Ayla Şeşan, Memik Horuz, Hamiyet Çelebi, Erdal Tan, Aziz Kemal Hızıroğlu, Erdal Boyoğlu, Seçkin Kazak, Mehmet Bakır, Atilla Kaya, Vedat Çetin, Ülker Şener, Aynur Özuğurlu, Aynur Özuğurlu, Çetin Yılmaz, Adnan Cavas, Sarkis Hatspanian, Nurgül Çetinkaya, Altan Açıkdilli, Habib taşkın, Dilek Hattatoğlu, İzge Günal, Nergis Mütevellioğlu,