İnsan onurunun korunmasının, geliştirilmesinin
esas olduğu insan hakları kavramı/doktrini kaynak alınarak türetilen hukuk
normlarına uygun davranan/işleyen devletin, hukuk devleti olma yolunda ilerlediğini,
çaba gösterdiğini, bu çabasında samimi olduğunu söyleyebiliriz. Temel insan
hakları kavramı içerisinde önemli yerler teşkil eden yaşam hakkı, düşünce ve
ifade özgürlüğü hakkı, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı vb. haklar asıl
olarak insan onurunu korumaya, insan onuruna uygun yaşamaya yönelik çabaların
ürünleridir. Bu hakların geliştirilerek yaşama geçirilmesi, keyfi sınırlamalara
tabii tutulmaması çabası ancak hukuk devletinin sağlıklı işlemesi ile mümkün
olacaktır.
İnsanlık tarihinde yaşanan pratikler, insan
haklarını esas alan hukuk devletinin asıl düşmanının, bu hakları kullanan
insanlar/vatandaşlar değil, bu haklardan ve bu hakların kullanımından rahatsız olanların
zihniyeti, yani polis devleti zihniyetidir. Dolayısıyla
ülke pratiğinde bu hakların kullanımında karşılaşılan en büyük sorun da, bu
hakların kullanımının karşısına çıkarılan asayiş anlayışıdır. Bu anlayışın
beraberinde tahammülsüzlük getirmesi de doğaldır.
TBMM’ne sunulan ve kamuoyunda “iç güvenlik paketi”
olarak bilinen yeni kanuni düzenlemeler tasarısı içeren paket, özellikle toplantı
ve gösteri yürüyüşü hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğü hakkı ve kişi özgürlüğü
ve güvenliği hakkı konusunda polis devleti varlığının daha belirginleşmesine,
büyümesine neden olacak düzenlemeler içermektedir. Asıl olarak, vatandaşların
hakların kullanımına yönelik istemlerinin karşısına çıkarılan anti demokratik
tavır ve uygulamaların neden olduğu istisnai bir takım “olumsuz” olaylar
gerekçe gösterilerek toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı başta olmak üzere, bir
takım temel insan haklarının kullanımına yönelik polisiye tedbirlerle ciddi
kısıtlamalar getirilmektedir. Bu hakların kullanımının yasal güvenceye
kavuşturulması, demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları sıfatlarının layıkı
ile taşınmasının bu hakların kullanımına bağlı olduğu gözetilmeden yasal
düzenleme yapılmaktadır.
Bu yasal düzenlemeye neden ihtiyaç duyulduğunu
belirten tasarının genel gerekçesinde ve madde gerekçelerinde, sık sık asayiş,
polisiye tedbirler ihtiyacı vurgulanmaktadır. Bu gerekçelerden de anlaşılacağı
üzere, kolluk kuvvetlerinin taleplerinin bu yasal düzenlemeye kaynaklık ettiği
çok açıktır. Yasal düzenlemeye konu temel insan haklarının kullanım alanının
genişlemesinden öte bu haklar itibarsızlaştırılmakta, asayişsizliğin kaynağı
olarak görülmektedir. Kısacası temel insan hakları, polis devleti penceresinin
sınırlarına hapsedilmektedir.
Bu düzenlemenin yasalaşması halinde, vali ve
kaymakamlar, adli makamlarda olan yetkilerin bir kısmını kullanabilecektir. Kuvvetler
ayrılığı ilkesi yok sayılarak yargının yetkisinde olması gereken bir takım
hususlar emniyet teşkilatına doğrudan verilmektedir. Mahkeme kararı veya savcılık izni
olmadan vali ve kaymakamlar kolluk kuvvetlerine verecekleri emirlerle;
- Arama ve suçun aydınlatılması amacı ile
delil toplanmasını isteyebilecekler,
- Kötü niyetli
kullanıma açık, temel insan haklarının kullanımının keyfi sınırlanmasına imkân
verecek bir takım gerekçelerle kişilerin üstü, eşyası, arabası polis
tarafından aranabilecek. Bu uygulamalar için polis devleti olmanın en
önemli göstergelerinden olan “makul şüphe” yeterli olacak.
- Mülki amirlere ve bu
amirlerin belirleyeceği kolluk amirlerine 24 saatten 48 saate kadar
gözaltına alınma kararı verme yetkisi getirilmektedir.
Polislerin yaptığı bu uygulamaların denetimi,
yargı kurumlarından öte bağlı bulundukları idari müdürlük ve bakanlık teftiş
elemanlarına yani polislerin hukuka aykırı uygulamalarının denetimi hukuk
kurumlarından öte idari kurumlara verilmiştir. Polis yapıp polis
denetleyecektir!!!
Yaşadıklarımız göstermiştir ki, temel insan
hakları, hukuk devleti ve demokrasi kolluk kuvvetlerine teslim edilmeyecek
kadar yaşamsaldır. Ülke tarihinde yaşanan onca acı tecrübeden sonra hala
polisiye tedbirlerin, temel insan haklarının kullanımına tercih edilmesi kabul
edilemezdir.
Ve biz aşağıda imzası bulunanlar, bu saldırıyı
şiddetle protesto ediyoruz. Daha geç olmadan herkesi yurttaş bilinciyle hareket
edip, bu saldırıyı püskürtmeye davet ediyoruz...
Ankara
Düşünceye Özgürlük Girişimi
İsmail Beşikçi, Fikret Başkaya, Doğan Özgüden, İnci
Tuğsavul, Sibel Özbudun, Pınar
Ömeroğlu, Gül Gökbulut, Nalan
Temeltaş, Sennur Baybuğa, Nadya
Uygun, Temel Demirer, İbrahim Seven,
Ceyhan Suvari, Tamer Çilingir, Abud
Can, Serdar Koçman, Ramazan Gezgin, Mahmut Konuk, Bülent Tekin , Attila Tuygan, Muzaffer Erdoğdu, Necdet Kılıç, Celal İnal, Ertuğrul Gümüş, Eflan Topaloğlu, Levent Kanat, Hasan Doğan Çelik, Murad Mıhcı, Sait Çetinoğlu, Recep Maraşlı, Yücel Demirer, Kadir Cangızbay , Erkan Metin
…
Destek için İmza Formu