31 Ocak 2013 Perşembe

¡Dejen a mi abogado en paz!... libertad de defensa



     ¡Otra vez una cacería de abogados!
     ¡Otra vez, la gente de poder ataca nuestro derecho a la defensa legal!
     Su blanco es, otra vez, la Asociación de Abogados Progresistas (ÇHD) y sus intrépidos miembros.
     Frente a esta embestida, debemos declarar solemnemente que estos abogados son nuestros camaradas. Porque Selçuk Kozağaçlı, Taylan Tanay y todos los otros abogados revolucionarios  que fueron arrestados luchan por la igualdad y la justicia de los “Días de Pan y de Rosas”.
      Fuimos testigos de sus valientes luchas en defensa de Festus Okay y Engin Ceber, asesinados por la policía… Somos testigos de su lucha por desenmascarar las maquinaciones policiacas y militares , de su atención a los casos de revolucionarios muertos bajo tortura, de su insistencia en desenterrar los cuerpos de víctimas de la policía militar secreta (JITEM), de sus incansables  esfuerzos para aclarecer innumerables casos de feminicidios, de su defensa de campesinos en lucha por sus derechos territoriales negados por presas hidroeléctricas y de pobres urbanos cuyos barrios son amenazados por proyectos de “remozamiento”, de su apoyo a trabajadores en huelga, a estudiantes boycoteando productos nocivos, a kurdos arrestados en masa juntos con sus abogados. Hemos seguido su programa educativo preventivo “Sospechosos Habituales” que tiende a advertir  tanto a los ciudadanos ordinarios como a los activistas implicados en demostraciones de la inutilidad de los jueces y fiscales en un sistema penal en que las fuerzas de seguridad se arrogan el derecho de llevar a cabo las indagaciones y de clasificar cada caso.
     Estos abogados perseguidos son nuestros defensores, nuestros abogados.
    Selçuk Kozağaçlı, el presidente de la Asociación de Abogados Progresistas (ÇHD), quien se encontraba en Beirut cuando se perpetró el #raid contra su asociación en el curso del cual ocho de sus colegas fueron arrestados, declaró, dirigiendose a los de arriba:
     “Ustedes, que ni siquiera pueden ir al baño sin el permiso de los Estados Unidos, que no pueden subir a un avión sin que Estados Unidos les haya dado el pase, que no pueden acercarse a las bases de la OTAN en su propio país, que deben su rango, su educación, su riqueza , su status  y hasta su razón de vivir al imperialismo, ¿ pretenden ahora enseñarnos quienes son sus agentes?¿A poco le toca a la policía al servicio de los que educan sus hijos en el extranjero so pretexto de que ‘no hay libertad en este país’ enseñarnos lo que significa trabajar al servicio de otros país?  ¿Creen que nos dejaremos amedrentar por un  bate de base-ball como ustedes? ¡Recapaciten!
     Somos herederos de una tradición jurídica que, desde más de cuarenta años,  se ha levantado contra sus cortes, sus fiscales, sus investigadores. Hace mucho que hemos desenmascarado y expuesto públicamente cada una de estas artimañas en las que ustedes  se creen  tan expertos.
     No tenemos ilusiones y no nos vamos con la finta de que vivimos en un estado gobernado por la ley.
    Hagan lo que quieren y veremos al final quien tendrá que avergonzarse de sus actos.
    Una vez más, tenemos la razón de nuestro lado , y venceremos!”      

     Sí, así  hablan nuestros abogados, ¡los defensores de la causa justa del pueble!
     Nos han defendido desinteresadamente hasta el día de hoy.
     Ahora nos toca defenderlos.
     Y declaramos solemnemente que lo haremos con todo nuestro empeño.
      
    
FIRMAS

İsmail Beşikçi, Fikret Başkaya, James Petras, Sibel Özbudun, İnci Tuğsavul, Pınar Ömeroğlu, Fatime Akalın, Doğan Özgüden, Mahmut Konuk, Temel Demirer, Recep Maraşlı, Ramazan Gezgin, Serdar Koçman, Sait Çetinoğlu,   Şanar Yurdatapan, Oktay Etiman, İbrahim Seven, Yücel Demirer, İbrahim Akyol, Mehmet Özer, Attila Tuygan, Ragıp Zarakolu, Ahmet Önal, Muzaffer Erdoğdu, Erol Özkoray, Bora Balcı, Fatin Kanat, Hüsnü Öndül, Ahmet Bozkurt Çağlar, Cengiz Mendillioğlu, Necmettin Salaz, Adil Okay, Hüseyin Gevher, Deniz Faruk Zeren, Onur Hamzaoğlu, Bülent Tekin, Murat Kuseyri, Akın Olgun, Şaban İba, Uğur Kutay, Nedim Durmuş, Emirali Türkmen, Zülküf Kurt, Zeynep Tanbay, Cengiz Arın, Necati Abay, Zeynep Tozduman, İbrahim Okçuoğlu, Tahsin Yeşildere, Adil Yiğit, Tülay Karacaörenli, Mahmut Temizyürek, Sina Akyol, Özgür Başkaya, Feyyaz Kerimo, Fehmi Salık, Ayşe Batumlu, Ufuk Uras, İrfan Açıkgöz, Baran Funderman, Meltem Toksöz, İsmail Cem Özkan, Fergun Özelli, Göksel Demirer, Mustafa Sütlaş, Ahmet Abakay ve ÇGD YKüyeleri, Abdullah Karadağ, Orhan Aydın, Erdal Yıldırım, Nazif Erol, Salim Turgut, Ali Ziya Çamur, Hamza Yalçın, Yakup Kadri Karabacak, Halil İbrahim Özkurt, Ertan İldan, Ayla Şeşan, Memik Horuz, Hamiyet Çelebi, Erdal Tan, Aziz Kemal Hızıroğlu, Erdal Boyoğlu, Seçkin Kazak, Mehmet Bakır, Atilla Kaya, Vedat Çetin, Ülker Şener, Aynur Özuğurlu, Aynur Özuğurlu, Çetin Yılmaz, Adnan Cavas, Sarkis Hatspanian, Nurgül Çetinkaya, Altan Açıkdilli, Habib taşkın, Dilek Hattatoğlu, İzge Günal, Nergis Mütevellioğlu,

26 Ocak 2013 Cumartesi

AVUKATIMA DOKUNMA!.. SAVUNMAYA ÖZGÜRLÜK!..


Yeniden, yeni bir sürek avıyla karşı karşıyayız.
Egemen(ler), bir kere daha savunma hakkına SALDIRIYOR.
Bu kez sırada, ÇHD’li devrimci avukatlar(ımız) var.
Bu saldırı karşısında; öncelikle ve ayan beyan bir netlikte ifade etmeliyiz ki Onlar yoldaşlarımızdır.
Çünkü Selçuk Kozağaçlı’sından Taylan Tanay’ına tüm devrimci avukatlar, “Ekmek ve Gül Günleri”nin eşitlik ve adaleti  uğruna mücadele ediyorlar…
Biz Onları; Festus Okey’den Engin Çeber’e katledilen mazlumları savunan cüretlerinden tanıyoruz… Biz onları faili belli cinayetlerin polis-jandarma tetikçilerini açığa çıkarmalarından, hapishane katliamlarının, işkencede katledilen devrimcilerin davalarının takipçisi olmalarından, Jitem cinayetlerini, toplu mezarları açığa çıkarmalarından, kadın cinayetlerinin, HES mağduru köylülerin, gecekondusu yıkılan kent yoksullarının, işçilerin, emekçilerin, öğrencilerin, Avukatlarıyla birlikte kitleler halinde tutuklanan Kürtlerin Avukatlığını yapmalarından tanıyoruz. Biz onları muhalifleri polis baskınları karşısında uyaran “olağan şüpheliler” eğitiminden; “ceza yargılamalarında savcının da, hakimin de nasıl gereksiz hale geldiğini, her şeyin kolluk tarafından başlatılıp bitirildiğini” somut verilerle ortaya koymalarından biliyoruz.
Onlar hepimizin avukatıdır…
19 Ocak 2013 tarihinde Beyrut’tan haykıran ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın, “Amerika izin vermeden tuvalete gidemeyen, Amerika şifresini söylemezse uçağını uçuramayan, kendi ülkesindeki NATO üslerinin rica minnet kapısından geçemeyen, makamını,  eğitimini, aklını, servetini, rozetini emperyalizme borçlu olan sizden mi öğreneceğiz kimin ajan olduğunu? Burada özgürlük yok diye kendi çocuklarını Amerika’da okutanların polisi mi bize başka ülkeler lehine faaliyet öğretecek? Bizi de kendiniz gibi beysbol sopası ile terbiye olacak mı sandınız? Haddinizi bilin.
Biz mahkemenizle, savcılığınızla, polisinizle, soruşturmanızla, davanızla kırk yıldır uğrasan bir avukat geleneğinin mirasçılarıyız. ‘Çok güzel akıl ettik bu sefer iyi bir kulp taktık’ zannettiğiniz her numarayı daha önce gördük, çözdük, teşhir ettik. O yüzden uydurmayın.
Hukuk devletinde yasadığımız gibi bir yanılsamamız yok…
Elbette elinizden geleni de ardınıza koymayın.
Yaşayıp kimin utandığını görelim…
Bir kere daha biz haklıyız ve biz kazanacağız,” haykırışında olduğu üzere Onlar halkın davasını savunanlardır.
Dün Onlar bizi savunuyordu, bugün Onları savunmak üzerimize farzdır.
Bunun gereklerini sonuna dek yerine getireceğimizi dost, düşman herkese açıklıyoruz…


İsmail Beşikçi, Fikret Başkaya, James Petras, Sibel Özbudun, İnci Tuğsavul, Pınar Ömeroğlu, Fatime Akalın, Doğan Özgüden, Mahmut Konuk, Temel Demirer, Recep Maraşlı, Ramazan Gezgin, Serdar Koçman, Sait Çetinoğlu,   Şanar Yurdatapan, Oktay Etiman, İbrahim Seven, Yücel Demirer, İbrahim Akyol, Mehmet Özer, Attila Tuygan, Ragıp Zarakolu, Ahmet Önal, Muzaffer Erdoğdu, Erol Özkoray, Bora Balcı, Fatin Kanat, Hüsnü Öndül, Ahmet Bozkurt Çağlar, Cengiz Mendillioğlu, Necmettin Salaz, Adil Okay, Hüseyin Gevher, Deniz Faruk Zeren, Onur Hamzaoğlu, Bülent Tekin, Murat Kuseyri, Akın Olgun, Şaban İba, Uğur Kutay, Nedim Durmuş, Emirali Türkmen, Zülküf Kurt, Zeynep Tanbay, Cengiz Arın, Necati Abay, Zeynep Tozduman, İbrahim Okçuoğlu, Tahsin Yeşildere, Adil Yiğit, Tülay Karacaörenli, Mahmut Temizyürek, Sina Akyol, Özgür Başkaya, Feyyaz Kerimo, Fehmi Salık, Ayşe Batumlu, Ufuk Uras, İrfan Açıkgöz, Baran Funderman, Meltem Toksöz, İsmail Cem Özkan, Fergun Özelli, Göksel Demirer, Mustafa Sütlaş, Ahmet Abakay ve ÇGD YKüyeleri, Abdullah Karadağ, Orhan Aydın, Erdal Yıldırım, Nazif Erol, Salim Turgut, Ali Ziya Çamur, Hamza Yalçın, Yakup Kadri Karabacak, Halil İbrahim Özkurt, Ertan İldan, Ayla Şeşan, Memik Horuz, Hamiyet Çelebi, Erdal Tan, Aziz Kemal Hızıroğlu, Erdal Boyoğlu, Seçkin Kazak, Mehmet Bakır, Atilla Kaya, Vedat Çetin, Ülker Şener, Aynur Özuğurlu, Çetin Yılmaz, Adnan Cavas, Sarkis Hatspanian, Nurgül Çetinkaya, Altan Açıkdilli, Habib taşkın, Dilek Hattatoğlu, İzge Günal, Nergis Mütevellioğlu, …


Destek için İmza Formu İmza Listesi

TOUCHE PAS À MES AVOCATS! LIBERTÉ A LA DÉFENSE!



Encore, une nouvelle chasse à courre.
Les souverains attaquent encore une fois au droit de plaider.
Cette fois les tirs cadrés sont nos avocats révolutionnaires, les membres de ÇHD, L’Association des Avocats Progressistes.
Contre cette attaque, il est obligatoire de déclarer nettement qu’ils sont nos camarades.
Parce que Selçuk Kozağaçlı, Taylan Tanay et tous les autres avocats révolutionnaires luttent pour la justice et l’égalité des ‘jours du pain et des roses’.
Nous les connaissons de leur audace de défendre Festus Okey, Engin Çeber et les autres qui son assassinés par la police. Nous les connaissons de leur épreuve de dévoiler les tortures et tueries dans les prisons, les tueurs à gages des meurtres non-résolus, les fosses communes et les assassinats faits par les forces armées. Nous les connaissons de leur poursuite des procès des femicides, des paysans deplacés par des centrales hydroélectriques, des pauvres urbaines forcés de quitter leur bidonvilles à cause des projets de « gentrification », des travailleurs, des étudiants et des Kurdes arrêtés avec leurs avocats. Nous les connaissons de leur effort de renseigner les dissidents sur les raids policiers et de divulguer ‘l’inutilité des gardes des sceaux et des juges et le décret de police’ avec des preuves.
Ils sont les avocats de tous les opprimés et les exploités.
Ils sont les défenseurs du peuple comme le président de ÇHD Selçuk Kozağaçlı a déclaré a Beirut le 19 Janvier :
“Nous n’acceptons pas des accuses d’espionnage de gens qui ne peuvent pas voler les avions si les Etats-Unis ne donnent pas le code, ne peuvent pas passer devant les bases d’OTAN dans leur propre pays, ne peuvent pas aller au toilette sans la permission des Etats-Unis ; ni des gens qui devaient leur formation, intelligence, argent et insignes a l’impérialisme. Les gens qui envoient leurs enfants aux Etats-Unis pour leur formation en parlent du manque de liberté en Turquie ne peuvent pas nous parler des actes en faveurs des pays étrangers. Nous ne serons pas édifiés avec une batte de base-ball. Reconnaissez votre rang!
Nous sommes les héritiers d’une tradition juridique qu’il y a quarante ans s’occupe avec vos cours, vos enquêtes, vos gardes des sceaux, vos procès et votre police. Nous avons toujours reconnu vos pièges et les avons exposés. N’inventez pas!
Nous ne cherissons  pas une illusion d’un état de loi.
Faites-vous votre meilleur!
On verra bien ce qui va s’embarrasser finalement.
C’est nous qui avons raison et c’est nous qui gagnerons!
Hier, ils c’était eux qui nous défendaient, c’est notre tour maintenant de les défendre aujourd’hui
Nous déclarons à tous nos amis ainsi qu’à nos ennemies que nous tiendrons cette promesse dans sa totalité.


İsmail Beşikçi, Fikret Başkaya, James Petras, Sibel Özbudun, İnci Tuğsavul, Pınar Ömeroğlu, Fatime Akalın, Doğan Özgüden, Mahmut Konuk, Temel Demirer, Recep Maraşlı, Ramazan Gezgin, Serdar Koçman, Sait Çetinoğlu,   Şanar Yurdatapan, Oktay Etiman, İbrahim Seven, Yücel Demirer, İbrahim Akyol, Mehmet Özer, Attila Tuygan, Ragıp Zarakolu, Ahmet Önal, Muzaffer Erdoğdu, Erol Özkoray, Bora Balcı, Fatin Kanat, Hüsnü Öndül, Ahmet Bozkurt Çağlar, Cengiz Mendillioğlu, Necmettin Salaz, Adil Okay, Hüseyin Gevher, Deniz Faruk Zeren, Onur Hamzaoğlu, Bülent Tekin, Murat Kuseyri, Akın Olgun, Şaban İba, Uğur Kutay, Nedim Durmuş, Emirali Türkmen, Zülküf Kurt, Zeynep Tanbay, Cengiz Arın, Necati Abay, Zeynep Tozduman, İbrahim Okçuoğlu, Tahsin Yeşildere, Adil Yiğit, Tülay Karacaörenli, Mahmut Temizyürek, Sina Akyol, Özgür Başkaya, Feyyaz Kerimo, Fehmi Salık, Ayşe Batumlu, Ufuk Uras, İrfan Açıkgöz, Baran Funderman, Meltem Toksöz, İsmail Cem Özkan, Fergun Özelli, Göksel Demirer, Mustafa Sütlaş, Ahmet Abakay ve ÇGD YKüyeleri, Abdullah Karadağ, Orhan Aydın, Erdal Yıldırım, Nazif Erol, Salim Turgut, Ali Ziya Çamur, Hamza Yalçın, Yakup Kadri Karabacak, Halil İbrahim Özkurt, Ertan İldan, Ayla Şeşan, Memik Horuz, Hamiyet Çelebi, Erdal Tan, Aziz Kemal Hızıroğlu, Erdal Boyoğlu, Seçkin Kazak, Mehmet Bakır, Atilla Kaya, Vedat Çetin, Ülker Şener, Aynur Özuğurlu, Aynur Özuğurlu, Çetin Yılmaz, Adnan Cavas, Sarkis Hatspanian, Nurgül Çetinkaya, Altan Açıkdilli, Habib taşkın, Dilek Hattatoğlu, İzge Günal, Nergis Mütevellioğlu, …

Formulaire de signature Liste Signature

HANDS OFF MY LAWYER!... FREEDOM TO DEFENCE!...


Once again we are faced with a new battue.
Those in power are once again attacking our right to defence.
Their target, once again, is the Associaton of Progressist Lawyers (CHD), and its daredevil members.
We must solemnly declare, in face of this attack, that they are our comrades.
For all those revolutionary lawyers who were arrested, from Selçuk Kozağaçlı to Taylan Tanay, are struggling fort he sake of equality and justice of the “Days of Bread and Rose”…
We are witnesses to the corageous struggles they have been leading in defence of Festus Okey and Engin Ceber, both killed by brutal police violence… We are witnesses to their struggle to reveal the police-military hoods; to their persistent pursuit of the cases of revolutionaries fallen under torture; their unearthing of the bodies killed by the military secret police, JITEM; their unflagging efforts to defend the cases of endless femicides, of peasants fighting for their land rights against the hydroelectric dams, of urban poor whose neighborhoods are threatened by gentrification projects, of striking workers, of boycotting students, of Kurds arrested massively along with their lawyers… We are witnesses to their preventive educational program “Usual Suspects” which aims to inform and warn ordinary citizens as well as civil rights activists; their demonstration of how judges and prosecutors have become useless in a penal system in which every case is instigated and disposed of by the security forces.
They are our defenders, our lawyers…
Selçuk Kozağaçlı, the president of CHD, who was in Beirut when the raid on his association was realized and eight of his colleagues were arrested, has made this statement:
“Are we to learn from you, who cannot even go to the toilet without the permission of US, who cannot fly a plane unless the US provides the code, who cannot enter the NATO bases operating within the country, who are indebted to imperialism their rank, education, reason, wealth and badge… are we to learn from you who the agents are? Is the police of those who educate their children abroad on the pretext that there is no freedom in this country, to teach us what it means to work for another country? Do you think that we will be tamed by a baseball bat just like you were? Behave yourselves!
We are heirs to a judicial tradition which has been fighting against your courts, your prosecutors, your police, your investigations since forty years. We have long seen, solved and exposed every trick of yours which seem to you dexterous.
We have no illusion as to thinking we are living in a state governed by law…
Do whatever you can, and we’ll see who will be ashamed in the end.
Once again we are right, and we shall win!”

Yes, they are the lawyers to people’s just cause!
They have been defending us selflessly until today.
Now it is our turn to defend them.
And we solemnly declare that we’ll do it by all our means!

İsmail Beşikçi, Fikret Başkaya, James Petras, Sibel Özbudun, İnci Tuğsavul, Pınar Ömeroğlu, Fatime Akalın, Doğan Özgüden, Mahmut Konuk, Temel Demirer, Recep Maraşlı, Ramazan Gezgin, Serdar Koçman, Sait Çetinoğlu,   Şanar Yurdatapan, Oktay Etiman, İbrahim Seven, Yücel Demirer, İbrahim Akyol, Mehmet Özer, Attila Tuygan, Ragıp Zarakolu, Ahmet Önal, Muzaffer Erdoğdu, Erol Özkoray, Bora Balcı, Fatin Kanat, Hüsnü Öndül, Ahmet Bozkurt Çağlar, Cengiz Mendillioğlu, Necmettin Salaz, Adil Okay, Hüseyin Gevher, Deniz Faruk Zeren, Onur Hamzaoğlu, Bülent Tekin, Murat Kuseyri, Akın Olgun, Şaban İba, Uğur Kutay, Nedim Durmuş, Emirali Türkmen, Zülküf Kurt, Zeynep Tanbay, Cengiz Arın, Necati Abay, Zeynep Tozduman, İbrahim Okçuoğlu, Tahsin Yeşildere, Adil Yiğit, Tülay Karacaörenli, Mahmut Temizyürek, Sina Akyol, Özgür Başkaya, Feyyaz Kerimo, Fehmi Salık, Ayşe Batumlu, Ufuk Uras, İrfan Açıkgöz, Baran Funderman, Meltem Toksöz, İsmail Cem Özkan, Fergun Özelli, Göksel Demirer, Mustafa Sütlaş, Ahmet Abakay ve ÇGD YKüyeleri, Abdullah Karadağ, Orhan Aydın, Erdal Yıldırım, Nazif Erol, Salim Turgut, Ali Ziya Çamur, Hamza Yalçın, Yakup Kadri Karabacak, Halil İbrahim Özkurt, Ertan İldan, Ayla Şeşan, Memik Horuz, Hamiyet Çelebi, Erdal Tan, Aziz Kemal Hızıroğlu, Erdal Boyoğlu, Seçkin Kazak, Mehmet Bakır, Atilla Kaya, Vedat Çetin, Ülker Şener, Aynur Özuğurlu, Aynur Özuğurlu, Çetin Yılmaz, Adnan Cavas, Sarkis Hatspanian, Nurgül Çetinkaya, Altan Açıkdilli, Habib taşkın, Dilek Hattatoğlu, İzge Günal, Nergis Mütevellioğlu,

Sijgnature Form Signature List

5 Ocak 2013 Cumartesi

PANEL-FORUM / SAVAŞ-SURİYE-ORTADOĞU NELER OLUYOR? NE YAPMALI?


INVITATION TO THE COMMEMORATION OF OUR ASSASINATED ARMENIAN BROTHER HRANT DINK


Özdemir Asaf says, in his wonderful verses “Do not talk with lies in your mouth!”; and he seems like addressing to those who are foaming lies when talking about the Armenian genocide!
The lies of the liers are self-evident; but what of those who consociate with those lies, as if attesting the saying, “When ignorance is innocence!”
So numbered are those who are described by Gilles Deleuze in the terms: “The power invests in the oppressed; traverse them with their help, is supported by them.”
Whatever people say; the negation of the Armenian Genocide of 1915 is an oppression which holds the society to ransom within the clutches of the official ideology; true this is. But it is more than this: It is the banalization of fascism within a anomie which encourages impunity.
The condemnation of a brother nation to an unexampled catastroph in the name of Tukefication of capital is not a tale to be related in the past perfect tense.
Because genocide is our today, as is attested by the reality “One and a half million + Hrant” (or Sevag); it is as actual as the chauvinistic cries during the national football games: “Those who do not stand u pare Armenians!”  

ՀՐԱՆԴ ՏԻՆՔ՝ ՀԱՅՈՑ ՑԵՂԱՍՊԱՆՈՒԹԵԱՆ ՖՈՐՈՒՄԻ ՊԱՏՃԱՌ


Էօզտէմիր Ասաֆ, իր հոյակապ այդ տողին մէջ կ'ըսէ «Մի՛ խօսիր, երբ բերնիդ մէջ սուտեր կան»: Այս խօսքով կարծեք թէ կոչ կ'ուղղէ՝ Հայոց Ցեղասպանութեան մասին իրենց բերանը փրփրալով սուտ տարածողներուն: 

Ստախօսներուն սուտերը բացայայտ են, սակայն, ի՛նչ ըսել՝ «Երբ տգիտութիւնը անմեղութիւն է» ասացուածքի նման ստախօսներուն համակիր եղողներուն:

Ժիլ Տէլէօզ-ի՝ «Իշխանութիւնը կը շահագործէ հալածուածները, անոնց մէջէն կ'ընթանայ իրենցմէ օգտագործուելով. իշխանութիւնը անոնց վրայ կը կանգնի» խօսքին մէջ նկարագրուած «անոնք»ը որքա՜ն շատ է: 

Ով ինչ ուզէ ըսէ: 1915-ի Հայոց Ցեղասպանութեան ժխտումը, հասարակութիւնը պաշտօնական գաղափարախօսութեան առանցքի մէջ պատանդի վերածող պարտադրանք մըն է անտարակոյս: Միեւնոյն ատեն, «անպատժուածութիւնը խրախուսող» անարդարութեամբ ալ ֆաշիզմի հասարակականուցումն է:  

HRANT DİNK=ERMENİ SOYKIRIMI FORUMU GEREKÇESİ


Özdemir Asaf, “Ağzında yalan varken konuşma!” der o muhteşem dizesinde; Ermeni Soykırımı konusunda, ağzından yalanlarla köpük saçanlara seslenirmişcesine!
Yalancıların yalanları malum olmasına malum da, bu yalanlaraa “When ignorance is innocence!” (“Cehalet masumiyet olunca!”) deyişindeki üzere, ortak edilmişlere ne demeli?
Gilles Deleuze’nün, “İktidar ezilenlere yatırım yapar, onların içinden onların yardımıyla geçer; iktidar onlara dayanır,” diye betimlediği “Onlar” o kadar çok ki!?
Kim ne derse desin: 1915 Ermeni Soykırımı’nın inkârı, toplumu resmî ideoloji ekseninde rehin alan bir tahakkümdür, bu doğru; ama bunun yanında, “cezasızlığı cesaretlendiren” bir kuralsızlıkla faşizmin sıradanlaştırılmasıdır.
Kardeş bir ulusun, sermayenin Türkleştirilmesi için tarihin tanık olduğu en kapsamlı felaketlerden birine maruz bırakılması, “miş”li geçmiş cümlelerle anılamaz.
“1 milyon 500 + Hrant” (veya Sevag) gerçeğinden gördüğümüz üzere soykırım bugün(ümüz)dür; bir milli futbol maçında “Ayağa kalkmayan Ermenidir!” histerik haykırışlarındaki üzere dumanı üstünde, günceldir.